Cinsel İlişkiye Girmemek Boşanma Sebebi midir? Evlilikte Sessiz Alarm, Kahkahalı Gerçekler!
Forumdaşlar selam!
Hazır kahveleri koyun, konumuz hem ciddi hem de kahkaha garantili: “Cinsel ilişkiye girmemek boşanma sebebi midir?”
Hani bazı evlilikler var ya, dışarıdan tablo gibi görünür ama içeride sessiz bir Netflix dizisi döner — “Dokunmayan Eller, Soğuyan Yataklar”… İşte bugün o dizinin senaryosunu masaya yatırıyoruz.
Evlilikte Cinsel Sükûnet: Romantizm mi, Alarm mı?
Birçok kişi evliliği “ruhların birleşmesi” olarak tanımlar ama, dostlar, bedenlerin bu birleşmeye katılmaması biraz garip bir durum değil mi?
Cinsel ilişki evlilikte sadece fiziksel bir eylem değil; duygusal bağın, güvenin, iletişimin bir göstergesi. Yani “dokunmak” aslında “anlıyorum seni” demenin sessiz versiyonudur.
Ama bazen işler karışır. Kadın “Bugün çok yorgunum” der, erkek “Yorgunum ama azıcık stratejik davranırsam belki ikna ederim” diye düşünür. Kadın duygusal bağlantı ister, erkek çözüm odaklı davranır — sonuç? O gece bir taraf duvara sarılır, diğer taraf duşa.
Peki bu durum boşanma sebebi midir?
Hukuken “cinsel birlikteliğin reddi” bazı ülkelerde evlilik birliğini temelden sarsan sebep sayılır. Ama forumdaşlar, işin mizahi yönü şu:
Mahkeme salonunda hâkim “Ne kadar süredir cinsel ilişkiniz yok?” diye sorduğunda, çiftin cevabı genelde “En son elektrikler kesildiğinde…” olur.
Erkek Mantığı: “Sorunu Çöz, Romantiğe Gerek Yok!”
Erkekler bu konuyu genelde bir mühendis titizliğiyle ele alır.
“Problem var mı? Var. Çözüm? Romantizm protokolünü devreye sok. 3 adım: çiçek – yemek – TV’yi kapat.”
Ama ne yazık ki evlilikte işler Excel tablosuyla yürümüyor.
Bir erkek forumdaşın şöyle yazdığını hatırlıyorum:
> “Kardeşim ben çiçeği de aldım, yemeği de yaptım, hatta bulaşığı bile yıkadım… Ama eşim hâlâ ‘ruh yorgunuyum’ diyor. Ruhuna vitamin mi vereyim?”
Bu satırlarda sadece mizah değil, trajikomik bir gerçek de var: Erkek stratejik yaklaşır, ama kadının duygusal atmosferini hesaba katmazsa, “görev odaklı” girişimi ters tepebilir.
Kadın Mantığı: “Bağ Yoksa, Dokunmak da Yok.”
Kadınlar için cinsellik genelde bir sonuçtur, sebep değil.
Bağ kurmadığı, anlaşılmadığı, duygusal olarak uzak hissettiği biriyle fiziksel yakınlık kurmak istemez.
Bu durum bazen erkek tarafından “soğukluk” olarak algılanır ama aslında “duygusal soğuma” sinyalidir.
Bir kadın forumdaşın dediği gibi:
> “Eşim bana gün içinde bir kez bile ‘nasılsın’ demiyor, sonra akşam olunca romantik modda gelince şaşırıyorum. Ben robot muyum, tuşa mı basınca çalışıyorum?”
Kadınların yaklaşımı empatiyle örülüdür; dokunmanın anlamı “güvende hissetmek”tir. Ama erkek bu mesajı “red” olarak algılar. Ve bingo! İşte o an evlilikte buz çağı başlar.
Cinsellik Olmadan Evlilik Yürür mü?
Kimi çiftler “biz dost gibiyiz” der, hatta bundan gurur duyar.
Ama dürüst olalım, dostluk iyidir ama evlilikte dostluktan fazlası gerekir. Dostla kahve içersin, ama eşle kahve sonrası da bir şeyler olmalı değil mi?
Yine de her evlilik için tek doğru yok. Bazı çiftler, cinselliği geri planda bırakıp başka bağlarla yürüyebilir. Ama bu karşılıklı anlaşmayla olur, zorunlu suskunlukla değil.
Eğer biri istiyor, diğeri reddediyorsa, o evlilikte duygusal dengesizlik başlar.
Ve buradan şu esprili ama derin soruyu sormadan geçemem:
“Yatakta sessizlik varsa, acaba ilişki uykuda mı yoksa ölmüş mü?”
Forumdaşlara Sorular: Gerçekten Boşanma Sebebi mi, Yoksa Uyarı Sinyali mi?
Forumdaşlar, şimdi top sizde!
Bir çiftin uzun süre cinsel ilişkiye girmemesi sizce “boşanma sebebi” midir, yoksa “ilişki alarmı” mı?
Bazı erkekler “İlişki yoksa evlilik bitmiştir” derken, bazı kadınlar “O bir sonuçtur, sebep değil” diyor.
Peki siz hangi kamptasınız?
Erkek forumdaşlara:
Eşinizin ilgisizliğini stratejik olarak çözmeye mi çalışırsınız, yoksa duygusal bir dille mi yaklaşırsınız?
Kadın forumdaşlara:
Eşinizin yakınlık isteğini “duygusal açlık” olarak mı, “baskı” olarak mı yorumlarsınız?
Ve hep birlikte şu temel soruyu düşünelim:
Cinsellik bir ihtiyaç mıdır, yoksa bir tercih mi?
Hukukun Soğuk Yüzü, Evliliğin Sıcak Gerçekleri
Yasal olarak evlilik birliğinin “temelden sarsılması” cinsel yakınlığın uzun süreli reddiyle ilişkilendirilebilir.
Ama mahkeme karar vermez, kalpler verir o kararı.
Bir avukat “eşinizle kaç aydır cinsel ilişkiye girmiyorsunuz?” diye sorabilir, ama kimse “kaç aydır birbirinizi gülümsetmiyorsunuz?” diye sormaz.
Oysa asıl boşanma sebebi, belki de budur: gülümsememek.
Sonuç: Evlilik Bir Oyun Değil, Ama Strateji Gerekir
Evlilikte cinsel ilişki bir görev değil, bir bağdır.
Erkek mantığıyla “çözülmesi gereken problem” değil; kadın sezgisiyle “korunması gereken yakınlık”tır.
Ama en güzeli, iki bakış açısının birleştiği yerdedir: biri romantik ortam yaratırken diğeri mizahla denge kurarsa, yatak odası savaş alanı değil, kahkaha arenası olur.
Son olarak, forumdaşlara bir davet:
Evliliğinizde “dokunmak” sadece fiziksel değilse, o ilişki bitmez. Ama hem dokunmuyor hem konuşmuyorsanız… belki de modem ışığı yanıyor ama internet gitmiştir.
Peki sizce, cinsel ilişki eksikliği boşanma sebebi midir, yoksa bir “yeniden başlama” fırsatı mı?
Klavye sizde, forumun en dürüst yorumlarını bekliyorum — tabii sınırları aşmadan, ama gülümsemeyi eksik etmeden!
Forumdaşlar selam!
Hazır kahveleri koyun, konumuz hem ciddi hem de kahkaha garantili: “Cinsel ilişkiye girmemek boşanma sebebi midir?”
Hani bazı evlilikler var ya, dışarıdan tablo gibi görünür ama içeride sessiz bir Netflix dizisi döner — “Dokunmayan Eller, Soğuyan Yataklar”… İşte bugün o dizinin senaryosunu masaya yatırıyoruz.
Evlilikte Cinsel Sükûnet: Romantizm mi, Alarm mı?
Birçok kişi evliliği “ruhların birleşmesi” olarak tanımlar ama, dostlar, bedenlerin bu birleşmeye katılmaması biraz garip bir durum değil mi?
Cinsel ilişki evlilikte sadece fiziksel bir eylem değil; duygusal bağın, güvenin, iletişimin bir göstergesi. Yani “dokunmak” aslında “anlıyorum seni” demenin sessiz versiyonudur.
Ama bazen işler karışır. Kadın “Bugün çok yorgunum” der, erkek “Yorgunum ama azıcık stratejik davranırsam belki ikna ederim” diye düşünür. Kadın duygusal bağlantı ister, erkek çözüm odaklı davranır — sonuç? O gece bir taraf duvara sarılır, diğer taraf duşa.
Peki bu durum boşanma sebebi midir?
Hukuken “cinsel birlikteliğin reddi” bazı ülkelerde evlilik birliğini temelden sarsan sebep sayılır. Ama forumdaşlar, işin mizahi yönü şu:
Mahkeme salonunda hâkim “Ne kadar süredir cinsel ilişkiniz yok?” diye sorduğunda, çiftin cevabı genelde “En son elektrikler kesildiğinde…” olur.
Erkek Mantığı: “Sorunu Çöz, Romantiğe Gerek Yok!”
Erkekler bu konuyu genelde bir mühendis titizliğiyle ele alır.
“Problem var mı? Var. Çözüm? Romantizm protokolünü devreye sok. 3 adım: çiçek – yemek – TV’yi kapat.”
Ama ne yazık ki evlilikte işler Excel tablosuyla yürümüyor.
Bir erkek forumdaşın şöyle yazdığını hatırlıyorum:
> “Kardeşim ben çiçeği de aldım, yemeği de yaptım, hatta bulaşığı bile yıkadım… Ama eşim hâlâ ‘ruh yorgunuyum’ diyor. Ruhuna vitamin mi vereyim?”
Bu satırlarda sadece mizah değil, trajikomik bir gerçek de var: Erkek stratejik yaklaşır, ama kadının duygusal atmosferini hesaba katmazsa, “görev odaklı” girişimi ters tepebilir.
Kadın Mantığı: “Bağ Yoksa, Dokunmak da Yok.”
Kadınlar için cinsellik genelde bir sonuçtur, sebep değil.
Bağ kurmadığı, anlaşılmadığı, duygusal olarak uzak hissettiği biriyle fiziksel yakınlık kurmak istemez.
Bu durum bazen erkek tarafından “soğukluk” olarak algılanır ama aslında “duygusal soğuma” sinyalidir.
Bir kadın forumdaşın dediği gibi:
> “Eşim bana gün içinde bir kez bile ‘nasılsın’ demiyor, sonra akşam olunca romantik modda gelince şaşırıyorum. Ben robot muyum, tuşa mı basınca çalışıyorum?”
Kadınların yaklaşımı empatiyle örülüdür; dokunmanın anlamı “güvende hissetmek”tir. Ama erkek bu mesajı “red” olarak algılar. Ve bingo! İşte o an evlilikte buz çağı başlar.
Cinsellik Olmadan Evlilik Yürür mü?
Kimi çiftler “biz dost gibiyiz” der, hatta bundan gurur duyar.
Ama dürüst olalım, dostluk iyidir ama evlilikte dostluktan fazlası gerekir. Dostla kahve içersin, ama eşle kahve sonrası da bir şeyler olmalı değil mi?
Yine de her evlilik için tek doğru yok. Bazı çiftler, cinselliği geri planda bırakıp başka bağlarla yürüyebilir. Ama bu karşılıklı anlaşmayla olur, zorunlu suskunlukla değil.
Eğer biri istiyor, diğeri reddediyorsa, o evlilikte duygusal dengesizlik başlar.
Ve buradan şu esprili ama derin soruyu sormadan geçemem:
“Yatakta sessizlik varsa, acaba ilişki uykuda mı yoksa ölmüş mü?”
Forumdaşlara Sorular: Gerçekten Boşanma Sebebi mi, Yoksa Uyarı Sinyali mi?
Forumdaşlar, şimdi top sizde!
Bir çiftin uzun süre cinsel ilişkiye girmemesi sizce “boşanma sebebi” midir, yoksa “ilişki alarmı” mı?
Bazı erkekler “İlişki yoksa evlilik bitmiştir” derken, bazı kadınlar “O bir sonuçtur, sebep değil” diyor.
Peki siz hangi kamptasınız?
Erkek forumdaşlara:
Eşinizin ilgisizliğini stratejik olarak çözmeye mi çalışırsınız, yoksa duygusal bir dille mi yaklaşırsınız?
Kadın forumdaşlara:
Eşinizin yakınlık isteğini “duygusal açlık” olarak mı, “baskı” olarak mı yorumlarsınız?
Ve hep birlikte şu temel soruyu düşünelim:
Cinsellik bir ihtiyaç mıdır, yoksa bir tercih mi?
Hukukun Soğuk Yüzü, Evliliğin Sıcak Gerçekleri
Yasal olarak evlilik birliğinin “temelden sarsılması” cinsel yakınlığın uzun süreli reddiyle ilişkilendirilebilir.
Ama mahkeme karar vermez, kalpler verir o kararı.
Bir avukat “eşinizle kaç aydır cinsel ilişkiye girmiyorsunuz?” diye sorabilir, ama kimse “kaç aydır birbirinizi gülümsetmiyorsunuz?” diye sormaz.
Oysa asıl boşanma sebebi, belki de budur: gülümsememek.
Sonuç: Evlilik Bir Oyun Değil, Ama Strateji Gerekir
Evlilikte cinsel ilişki bir görev değil, bir bağdır.
Erkek mantığıyla “çözülmesi gereken problem” değil; kadın sezgisiyle “korunması gereken yakınlık”tır.
Ama en güzeli, iki bakış açısının birleştiği yerdedir: biri romantik ortam yaratırken diğeri mizahla denge kurarsa, yatak odası savaş alanı değil, kahkaha arenası olur.
Son olarak, forumdaşlara bir davet:
Evliliğinizde “dokunmak” sadece fiziksel değilse, o ilişki bitmez. Ama hem dokunmuyor hem konuşmuyorsanız… belki de modem ışığı yanıyor ama internet gitmiştir.
Peki sizce, cinsel ilişki eksikliği boşanma sebebi midir, yoksa bir “yeniden başlama” fırsatı mı?
Klavye sizde, forumun en dürüst yorumlarını bekliyorum — tabii sınırları aşmadan, ama gülümsemeyi eksik etmeden!