Oscar Isaac, Rachel Brosnahan ve İhmal Edilmiş Bir Hansberry Oyununun Beraberliği

MoonMan

Member
Parça neredeyse 60 yaşında. Bunda seni şaşırtan ne oldu?

ISAAC
Kimlik hakkında konuşma şekli ürkütücü bir şekilde kehanet gibi geliyor. Beni şaşırtan şey, 60’lardaki bu tuhaf zenci genç kadının bu kadar özgür olan bu eseri yazmış olması. Her karakterin aşırı bencillik, cehalet ve çirkinlik anları vardır. Sonra tek bir cümleyle kalbinizi kıran bir şey söylüyorlar. Bu günlerde böyle bir cesaret görmüyorsunuz.

BROSNAHAN Her karaktere tam olarak oldukları gibi olma zarafetini veriyor. O olağanüstü. Ve olağanüstü kişiliğinin çoğu bu parçada. Kafasında aynı anda pek çok kehanet fikri olabilir. Şu anda beyaz ilgisizliği ve bunun siyasi sistemimiz ve dünyamız üzerindeki sonuçları hakkında büyük bir konuşma alıyoruz. Bunu bu parçada böyle bir nüansla araştırıyor.

Oscar, kimlikten bahsediyorsun. Sidney yazıldığı gibi Yahudi ve sen Yahudi olarak yetiştirilmedin. Bu seni özellikle sorumlu hissettiriyor mu?

ISAAC
Şu oyunu oynayabiliriz: Ne kadar Yahudisin? Ailemin bir parçası, hayatımın bir parçası. Kendimi sahtekar gibi hissetmeme sorumluluğu hissediyorum. Bunları söyleyebileceğimi, bunları yapabileceğimi ve bunu dürüstçe ve doğru bir şekilde yapıyormuş gibi hissedebileceğimi hissetmenin sorumluluğu budur.

Oyun size kendi taahhütleriniz, kendi inançlarınız hakkında düşündürdü mü?

BROSNAHAN
Oyunun eylemsizlik eleştirisinden çok ilham aldım. Mutlakıyetçi olabilen biri olarak, ya hep ya hiç, bir şeyler, hatta küçük bir şey, hatta yerel bir şey yapabileceğinize dair çok umutlu ve sağlıklı bir hatırlatma gibi geliyor. Yapabileceğin tek şey buysa, bu yeterli. Hepimiz biraz yaparsak, büyük değişiklikler yapma yeteneğine sahibiz. Lorraine, insanların değişim yaratma yeteneğine sıkı sıkıya inanıyordu.

ANNE KAUFFMAN Bu parçayı yapmak, insanların görmesini sağlamak ve erişilebilir kılmak benim görevim. İnsanlar onun sesini duymalı ve bu parçayı görmeli.

BROSNAHAN Şu anda onlara ihtiyacımız var.

TÜCCAR her an. Henüz onlara yetişemedik bile. Düşündüğü gibi.
 
Üst